25 Nisan 2014 Cuma

Makedonya - Üsküp

          Son beş yıllık gelişimine bizzat şahit olduğum, bir yakası Avrupa, bir yakası Anadolu tadında güzel şehir.. Türkülerimize konu olan Vardar Ovası'yla birlikte bizi karşılayan Vardar Nehri'nin bir bıçak gibi hem kültürel hem de görsel olarak ikiye ayırdığı Üsküp, mutlaka görmeniz gereken bir balkan şehri. Müslümanların ve hristiyanların bir arada yaşadığı yine de dinsel ayrımın görsel olarak da izlenebildiği bu şehir Eski Üsküp ve Yeni Üsküp olarak ikiye ayrılmış durumda. Bu yüzden Hristiyanların çoğunlukla yaşadığı Yeni Üsküp tarafını daha Avrupai, Müslümanların yaşadığı tarafı ise daha çok Anadolu'ya benzetebilirsiniz. Aradaki mesafenin yaklaşık 300 metre olduğu iki yakanın meydanında da bulunan Büyük İskender heykelleri sanki bu iki yaka arasında karşılıklı bir yarış varmış izlenimi veriyor bana, yoksa aynı şehirde bu kadar kısa aralıklarla bu dev gibi heykellerin ne işi olabilir ki diye düşünebiliyor insan. Tabi Hristiyanların milyonlar harcayarak şehrin tepesine gece ışıldayan devasa bir milenyum hacı inşa etmeleri de gözümden kaçmadı değil. Bir zamanlar Osmanlı toprakları olan bu şehir cana yakın insanlarıyla sizi kendisine bağlayabiliyor. Şehre vardığınızda Eski Üsküp tarafındaki meşhur köftecilerde karnınızı doyurduktan sonra size Bursa'nın eski halini anımsatabilecek sokaklarında turlayabilir ve alışveriş yapabilirsiniz. Akşam saatlerinde yorgunluğunuzu dilerseniz yine aynı bölgedeki şirin cafe ve publarda atabilir ardından eğlenmek üzere diğer tarafa geçebilirsiniz. Bir yakadan diğerine geçerken kullandığınız Fatih Sultan Mehmet zamanında yapılmış Taş Köprü her ne kadar eski olsa da hala şehrin en güzel köprüsü diyebilirim. Sonradan yapılan köprüler yeterince orjinal durmuyor sanki. Üsküp'te akşam saatlerinde binaların ve heykellerin ışıklandırılmasıyla oluşan atmosfer gerçekten harika. Bu şehirde akşam vakit geçirebilirseniz müzik, ışık ve mimari yapıların güzel bir şekilde sunumu hoşunuza gidecektir. Kentin ortasındaki meydan yaz aylarında oldukça hareketli olmakla beraber çevresinde eğlenebileceğiniz çok güzel mekanlar bulunmakta. Eğer Üsküp'e yolunuz düşerse eğlence hayatına bir göz atın derim.


Yunanistan - Selanik

          Sabah saatlerinde Kavala'da verilen molanın ardından Interbus ilk durağı Selanik'e doğru yola koyulur. Yaklaşık iki saatlik yolculuğun ardından Atatürk'ün doğduğu ve bir zamanlar Osmanlı toprakları olan bu şehrin turizm açısından çokta önemli bir şehir olmadığını düşünebilir ve ülkede yaşanan ekonomik krizin etkilerini hafif de olsa hissedebilirsiniz. Uzun bir süre restorasyonu süren Atatürk'ün doğduğu evi nihayet geçtiğimiz aylarda tekrar ziyarete açsalar da benim için tam bir hayal kırıklığı yaşattı diyebilirim. En azından eski haliyle tarihi dokuyu daha çok hissedebiliyordu insan.. İçi boşaltılmış, duvarlarına beyaz alçı çekilmiş ve bir kaç siyah beyaz fotograf yerleştirilmiş yeni görüntüsünü görünce Kültür ve Turizm Bakanlığı'mız keşke bu işe el atmasaymış diye iç geçiren eminim sadece ben değilimdir. Bizim için tarihi bir önem taşıyan bu müzenin çeşitli materyallerle daha da zenginleştirilmesini umarak kordona doğru ilerliyoruz. Kanuni Sultan Süleyman'ın yaptırdığı ve bu şehrin simgesi haline gelmiş Beyaz Kule'nin önünde fotoğraf çektirebilir, kulenin önünden kalkan hop-on hop-off adı verilen üstü açık otobüslerle şehir turuna katılabilir veya yine kulenin etrafında bekleyen teknelerle yaklaşık yarım saatlik bir tura katılabilirsiniz. Eğer bunlar ilginizi çekmediyse kuleyi arkanıza alarak İzmir'in eski kordonunu anımsatacak bir yürüyüşe çıkabilirsiniz, tabi yol boyunca sıralanmış gençlerle dolu cafelerde soğuk bir şeyler içmeyi ihmal etmeyin. Yalnız dikkat, eğer mekanlar boşsa, siesta yapmayı çok seven bu milletin uyku saatine denk geldiniz demektir, şaşırmayın. Yürümeye devam ettiğinizde Aristoteles Meydanı karşınıza çıkacak, alışveriş ve karnınızı doyurmak için bu meydan ve çevresinde bizim milyoncu diye tabir ettiğimiz dükkanlara göz atabilirsiniz. Şehirde gezerken yanınıza yaklaşan size el yapımı bileklik, küpe gibi şeyler satmaya çalışan ve genellikle göçmen olan siyahi abilerimizden korkmanıza gerek yok, bu durum sıradan bir Avrupa şehrindesiniz anlamına geliyor. Lakin orjinal ipad, iphone gibi pahalı ürünleri 100-200 euro gibi bir fiyata sattığını iddaa eden kişilerden kesinlikle uzak durmanız gerektiğini unutmayın.