29 Mayıs 2015 Cuma

Neden mi Interbus?

Daha önce binlerce kilometre yol gitmiş ve bu eylemin iliklerine kadar işlediği biri olarak anlatmaya çalışacağım neden uçakla, trenle ya da arabayla değil de otobüsle seyahat? 75 milyonluk Türkiye nüfusunun belki de en çok gezen ve gezmeye devam eden vatandaşlarından biri olarak, keyfine düşkün, bütçesini korumaya özen gösteren biri olarak, Avrupa'da ayak basmadığı yer kalmayan ve bir çok arkadaşımın haritada bile yerini bulamayacağı yerlere seyahat etmiş biri olarak yazıyorum bu yazımı.

Üniversite ile başlayan Avrupa hayalimin neticesi olarak başta Avrupa Birliği gençlik projeleri, ardından kendi imkanlarımla o bildiğiniz kıtayı hem uçak, hem tren hem de otobüsle karış karış gezdim. Kamp kurdum, internette tanıştığım insanların evlerinde, otellerde, hostellerde, tren garlarında hatta gece kulüplerinde uyudum. Unutamayacağım anılar biriktirdim, dolandırıldım, kavga ettim, çok güzel dostluklar edindim, paha biçilemez anılar biriktirdim, rüya gibi anlar yaşadım. Hastalandım, aç kaldım, uykusuz ve parasız kaldım. Ayaklarım, belim, sırtım ağrıdan dayanılmayacak bir hal alana kadar gezdim. Yoruldum, dinlendim ve gezmeye devam ettim.

Şimdi belki de uçakla,trenle ve otobüsle milyon kilometre yol yapmış biri olarak bana, neden otobüsle seyahat diye sorarsan, madde madde anlatayım..

Öncelikle seni ülkemiz standartlarında en çok seyahat edenlerin yaş aralığı olan 1984-1994 doğumlu gençlerin tam ortasında yani 1989 yılında doğmuş bir genç olarak ele alalım. Diyelim ki Avrupa'yı gezmek istiyorsun 15 ülkelik bir gezi planın var.

1.Şehirlerde geçirilen süre bakımından neden Interbus yapmalısın?
Muhtemelen yurt dışı hayali bir çok insanı cezbettiği gibi seni de cezbediyor. Duyduğun, gördüğün o yerleri yerinde görmek istiyorsun. Peki o duyduğun gördüğün yerlerin hepsini tek seferde mi görmek istersin yoksa sadece bir kaçına mı gitmek istersin? Hemen işgüzarlık yapıp hepsini kısa kısa göreceğime bir kaçını sindire sindire göreyim deme, bak sana ne diyeceğim, hani o bir kaç ülkelik senin için turlar düzenleyenler var ya? 1 günde gezebileceğin yerleri, senden aldıkları paranın hakkını verirmiş gibi yapmak için öyle bir zamana yayıyorlar ki 1 günlük şehri süsleyip, ballandırıp 5 günde gezdirdikleri bile oluyor. Gideceğin şehir büyükse zaten 1 günden fazla zamanı biz de veriyoruz o ayrı. Yani şimdi okuduğun üniversitenin kampüsü kadar alanı olan Vatikan ile dünyanın ilk metropol şehri olan Roma bir tutulabilir mi? Tutulamaz. Biz de ona göre süreleri ayarlıyoruz zaten.

2.Konfor bakımından neden Interbus yapmalısın?
Önce otobüs yerine uçakla yolculuğu ele alalım, meşhur bir lafım vardır, 'hiç uçağa binmemiş biri için Interbus daha az konforludur' diye. Nedense insanımızda uçak, otobüsten daha konforlu algısı var. Sanırım herkes business uçuyor, normal uçan yok :) Peki sen cevap ver, istediğin zaman ayakta dolaşabileceğin, otobüste tanıştığın arkadaşlarınla kaynaşabileceğin, yeri gelip müzik açıp hep birlikte kopabileceğin, uykun geldiğinde evden getirdiğin yastığında uyuyabileceğin bir araç varken uçak nasıl daha konforlu olabilir ki? Bir de bunu 15 ülkelik gezi olarak düşünsene.. İstanbul'dasın valizinle havaalanına gidiyorsun, bekliyorsun, uçağa biniyorsun resmi bir hava ve sahte gülümsemelerle karşılanıyorsun, herhangi bir şehre iniyorsun, havaalanı şehir merkezine uzak olduğu için şehir merkezine geçiyorsun. Ertesi gün kalkıp havaalanına doğru yola koyuluyorsun, aynı işlemi 15 kez daha yapmak için ! Ben yazarken bile yoruldum gerisi sana kalmış. Bir de o kadar uçuştan sonra o basınç değişikliği vs. derken bir daha evden çıkmazsın :) Tren zaten ayrı bir rezillik, interrailin kitabını yazmış biri olarak onu da anlatayım. Aldığın interrail bileti her trende geçmiyor öyle, zaten 2.sınıf tren bileti alacaksın. Treni ayarladın mı, trene yetiştin mi, uyuya mı kaldın, sonra merkeze geç otel ara oteller çok pahalı de dön tren garına uyu fln sıkıntılı işler. Zaten tren bileti alıyorsun ama Avrupa'ya tren yolu kapalı olduğu için ilk gideceğin şehre uçakla gideceksin. Daha da bir şey demiyorum geçelim diğer maddemize.

3.Ücret bakımından neden Interbus yapmalısın?
Interbus'ın en büyük özelliğinden biri diğer turlarda olduğu gibi ekstra tur ücretinin olmaması. Nasıl yani deme hiç, başta ne demiştim mantığımız aynı, ben de bir tura katılsam ekstra tur ücreti olmasın isterdim, o yüzden 1 euro bile ekstra ücret istenmiyor senden. Konaklama, yurt dışı çıkış harcı, seyahat sigortası hepsi ücrete dahil Interbus'ta. Üstelik 1000 euroyu geçmiyor katılım bedeli. Şimdi sen 15 ülkelik bir tur için oradan oraya uçak bileti ya da tur satın almaya kalk istersen ne demek istediğimi öyle daha iyi anlayacaksın o yüzden uçağı direk geçiyorum, gelelim trene. Yanlış algılardan biri de trenle gezmenin daha hesaplı olduğu. O zaman gel bir karşılaştırma yapalım. 1989 doğumlusun demiştik şuanki Interrail fiyatı 2.sınıf tren bileti için 600 küsür euro. Bir de gidiş dönüş uçak bileti alacaksın mecbur hadi ona da iyimser bakıyorum 150 euro diyelim etti sana 750 euro, hadi buna yeme içme masrafını, yerel ulaşım masraflarını ve en önemlisi kalacağın otelleri de ekleyelim ondan sonra hesabını sen yap ben hiç konuşmayayım. Çektiğin onca eziyette cabası, uçuşlarda valizinin kaybolma olasılığı olduğu kadar tren yolculuğunda da var. Üstelik valizini ya da eşyalarının hepsini koyduğun sana o gezgin havası kattığını düşündüğün sırt çantan ağırlığından omuzlarını delmeye başlayınca beni anabilirsin. Interbus öyle mi peki? Ekstra tur ücretinin olmamasının yanında şehir merkezlerine direk otobüsle gittiğimiz için yerel ulaşıma da para harcamıyorsun. Neredeyse Eyfel Kulesi'nin altına kadar giriyoruz otobüsle. Yeme içme masrafı desen, otobüste bozulmayacak yiyeceklerden koltuğunun altına bir yemek kolisi hazırlayabiliyorsun dolayısıyla yemek masrafını da düşürmüş oluyorsun.

4.Marka tercihi bakımından neden Interbus?
Interrail yaklaşık 20 ülkenin bir araya gelerek imza attığı bir protokol sonucu ortaya çıkmış gençler için serbest dolaşım hakkı tanıyan güzel bir program. Ama ben o kitabı çok önce okumuş bir arkadaşın olarak Interbus'ı ortaya çıkarmakla ülkemiz adına güzel bir marka yarattığımızı düşünüyorum. Burada çoğul konuşmamın nedeni bu markayı ben değil Interbus yapanların yaratmış olmasıdır. Kendilerinin geziden sonra yazdıkları yorumlara buradan ulaşabilirsin : www.facebook.com/groups/interbustur/  Ayrıca Interbus haricinde Avrupa'ya götürebilecek 100 bine yakın kuruluş var. Bunlardan da, kendilerine göre mantık hatalarıyla ortaya çıktığımız için, ekstra tur ücreti ve düşük ücret modeliyle kendilerini üzdüğümüz için ve müşteriyle nasıl dost olunur onu gösterdiğimiz için hazır fırsatım varken özür diliyorum. Tabi Interbus'tan sonra bir çok taklidimiz de türedi, ulan ben zorlanıyorsam bu adamlar nasıl yapabiliyor diyordum, onun da cevabını rezil ettikleri müşterileri veriyor zaten.

Yani kısaca kim ne derse desin malesef kusura bakmasın öyle Into the Wild filmini izledikten sonra havalara girmekle olmuyor bu işler, ha bir iki ülke gezeceksen ona hiç sözüm yok ama öyle 15 20 ülkelik bir gezi için seyahat özgürlüktür lafını yerler tren ve uçakla gezmeye kalkarsan :) Yazımın başında da belirttim, o kendini gezgin sanan, ya da daha yaşadığı şehirden başka şehre git desen gidemeyecek adamların konuştuğu laflara pek bakmayacaksın. Eleştirmek güzel şey ama boş konuşmak gereksiz. Hepsini denedim ama mantıklı olan otobüstü o yüzden Interbus.

Daha da ekleyeceklerim olacaktır elbet şimdilik görüşmek üzere :)

25 Nisan 2014 Cuma

Makedonya - Üsküp

          Son beş yıllık gelişimine bizzat şahit olduğum, bir yakası Avrupa, bir yakası Anadolu tadında güzel şehir.. Türkülerimize konu olan Vardar Ovası'yla birlikte bizi karşılayan Vardar Nehri'nin bir bıçak gibi hem kültürel hem de görsel olarak ikiye ayırdığı Üsküp, mutlaka görmeniz gereken bir balkan şehri. Müslümanların ve hristiyanların bir arada yaşadığı yine de dinsel ayrımın görsel olarak da izlenebildiği bu şehir Eski Üsküp ve Yeni Üsküp olarak ikiye ayrılmış durumda. Bu yüzden Hristiyanların çoğunlukla yaşadığı Yeni Üsküp tarafını daha Avrupai, Müslümanların yaşadığı tarafı ise daha çok Anadolu'ya benzetebilirsiniz. Aradaki mesafenin yaklaşık 300 metre olduğu iki yakanın meydanında da bulunan Büyük İskender heykelleri sanki bu iki yaka arasında karşılıklı bir yarış varmış izlenimi veriyor bana, yoksa aynı şehirde bu kadar kısa aralıklarla bu dev gibi heykellerin ne işi olabilir ki diye düşünebiliyor insan. Tabi Hristiyanların milyonlar harcayarak şehrin tepesine gece ışıldayan devasa bir milenyum hacı inşa etmeleri de gözümden kaçmadı değil. Bir zamanlar Osmanlı toprakları olan bu şehir cana yakın insanlarıyla sizi kendisine bağlayabiliyor. Şehre vardığınızda Eski Üsküp tarafındaki meşhur köftecilerde karnınızı doyurduktan sonra size Bursa'nın eski halini anımsatabilecek sokaklarında turlayabilir ve alışveriş yapabilirsiniz. Akşam saatlerinde yorgunluğunuzu dilerseniz yine aynı bölgedeki şirin cafe ve publarda atabilir ardından eğlenmek üzere diğer tarafa geçebilirsiniz. Bir yakadan diğerine geçerken kullandığınız Fatih Sultan Mehmet zamanında yapılmış Taş Köprü her ne kadar eski olsa da hala şehrin en güzel köprüsü diyebilirim. Sonradan yapılan köprüler yeterince orjinal durmuyor sanki. Üsküp'te akşam saatlerinde binaların ve heykellerin ışıklandırılmasıyla oluşan atmosfer gerçekten harika. Bu şehirde akşam vakit geçirebilirseniz müzik, ışık ve mimari yapıların güzel bir şekilde sunumu hoşunuza gidecektir. Kentin ortasındaki meydan yaz aylarında oldukça hareketli olmakla beraber çevresinde eğlenebileceğiniz çok güzel mekanlar bulunmakta. Eğer Üsküp'e yolunuz düşerse eğlence hayatına bir göz atın derim.


Yunanistan - Selanik

          Sabah saatlerinde Kavala'da verilen molanın ardından Interbus ilk durağı Selanik'e doğru yola koyulur. Yaklaşık iki saatlik yolculuğun ardından Atatürk'ün doğduğu ve bir zamanlar Osmanlı toprakları olan bu şehrin turizm açısından çokta önemli bir şehir olmadığını düşünebilir ve ülkede yaşanan ekonomik krizin etkilerini hafif de olsa hissedebilirsiniz. Uzun bir süre restorasyonu süren Atatürk'ün doğduğu evi nihayet geçtiğimiz aylarda tekrar ziyarete açsalar da benim için tam bir hayal kırıklığı yaşattı diyebilirim. En azından eski haliyle tarihi dokuyu daha çok hissedebiliyordu insan.. İçi boşaltılmış, duvarlarına beyaz alçı çekilmiş ve bir kaç siyah beyaz fotograf yerleştirilmiş yeni görüntüsünü görünce Kültür ve Turizm Bakanlığı'mız keşke bu işe el atmasaymış diye iç geçiren eminim sadece ben değilimdir. Bizim için tarihi bir önem taşıyan bu müzenin çeşitli materyallerle daha da zenginleştirilmesini umarak kordona doğru ilerliyoruz. Kanuni Sultan Süleyman'ın yaptırdığı ve bu şehrin simgesi haline gelmiş Beyaz Kule'nin önünde fotoğraf çektirebilir, kulenin önünden kalkan hop-on hop-off adı verilen üstü açık otobüslerle şehir turuna katılabilir veya yine kulenin etrafında bekleyen teknelerle yaklaşık yarım saatlik bir tura katılabilirsiniz. Eğer bunlar ilginizi çekmediyse kuleyi arkanıza alarak İzmir'in eski kordonunu anımsatacak bir yürüyüşe çıkabilirsiniz, tabi yol boyunca sıralanmış gençlerle dolu cafelerde soğuk bir şeyler içmeyi ihmal etmeyin. Yalnız dikkat, eğer mekanlar boşsa, siesta yapmayı çok seven bu milletin uyku saatine denk geldiniz demektir, şaşırmayın. Yürümeye devam ettiğinizde Aristoteles Meydanı karşınıza çıkacak, alışveriş ve karnınızı doyurmak için bu meydan ve çevresinde bizim milyoncu diye tabir ettiğimiz dükkanlara göz atabilirsiniz. Şehirde gezerken yanınıza yaklaşan size el yapımı bileklik, küpe gibi şeyler satmaya çalışan ve genellikle göçmen olan siyahi abilerimizden korkmanıza gerek yok, bu durum sıradan bir Avrupa şehrindesiniz anlamına geliyor. Lakin orjinal ipad, iphone gibi pahalı ürünleri 100-200 euro gibi bir fiyata sattığını iddaa eden kişilerden kesinlikle uzak durmanız gerektiğini unutmayın.


7 Nisan 2012 Cumartesi

Letonya - Riga

          Aklımda Ankara'dakiler. Kuzey Avrupa ülkesi olan Letonya'nın başkenti Riga'dayım. Riga Havaalanı Ankara ve İstanbul havaalanlarına kıyasla oldukça küçük geliyor insana. Neyse ki şehir merkezine uzaklığı otobüsle ortalama yarım saat. Henüz cebimdeki parayı buranın para birimine çevirmeden salak turist ayaklarında, bilet almadan atlıyorum bir otobüse Riga merkezdeyim. Kenti ikiye bölen o meşhur Daugava Nehri buz tutmuş. Siz siz olun kış veya bahar aylarında Letonya'ya yolunuz düşerse eldiveninizi yanınıza almayı unutmayın.. Yaz aylarında muhteşem bir havası olan bu pahalı memlekette kış ayları gerçekten de soğuk geçiyor. Buranın para birimi Lat. Yaklaşık olarak 1 Leton Latı 3.8 Türk Lirasına denk geliyordu en son. Artık gerisini siz hesaplayın.. 2014 yılında euro kullanmaya başlasalar da hayat burada gerçekten pahalı. Dikkat edin çarpılmayın :) Ayrıca sizi çarpabilecek bir diğer faktör de kadınları. Bu ülkeye bir kadın olarak giderseniz eğer, herhangi bir ülkede girebileceğinizden daha fazla komplekse girebilirsiniz dikkat! Erkek arkadaşlara zaten diyecek sözüm yok :) ama esmerseniz siz sokakta yürürken o podyumlardan fırlama kadınların şahsınıza laf attıklarına şahit olabilirsiniz. Yani esmer değilseniz bronzlaşmanızı tavsiye ederim. Havanın aksine insanı gerçektende sıcak buranın. Fakat kızları güzel olduğu kadar erkekleri çirkin ve aptal diyebilirim. Bunun kendileri de farkında ve belirtiyorlar. Eğer biraz girişimci ruhunuz ve sermayeniz varsa bu ülkede güzel para kazanabilme ihtimaliniz yüksek. Girişimci demişken lütfen gidipte kebap salonu açmayın mümkünse, zaten sanıyorum dünyanın her yerinde yeterli sayıda Türk kebap salonu mevcut :) Yemek konusunda sınıfta kalan Letonya'da Burger King, Mc Donald's tarzı mekanlar bir çok ülkede olduğu gibi burada da kurtarıcınız olabilir. Buranın insanlarının da bir çok Avrupa ülkesinde olduğu gibi evde yeme kültürleri pek yok ve bir Letonyalı arkadaşınız size yemek hazırlamışsa dikkat edin. Bazen gerçekten de inanılmaz lezzetler karşınıza çıkabilir. İnanılmaz derken örnek vereyim; mesela adamlar bizim yemeklere kattığımız knorr bulyonu surahideki sıcak suda eritip çorba niyetine içiyorlar :) Orada bulunduğum sürece karnımı doyurmak için en uğrak mekanım Hesburger'di. Bunun dışında bir ay boyunca tost ekmeği, makarna, yumurta, hazır çorba, kahve ve ananas tükettim sanırım. İnsan bu ülkede ev yemeklerini özlüyor gerçekten. Eğer kilo vermek istiyorsanız kesinlikle tavsiyemdir gidin bu ülkede bir kaç ay yaşayın. Ben bir ayda yaklaşık beş kilo verdiysem siz de verebilirsiniz :) Süpermarketler normal marketlere göre oldukça ucuz. Özellikle Maxima gerçektende sizi memnun edebilir. Adamlar günün belirli saatlerinde bir çok şeyde çok büyük indirim yapıyorlar. Gelelim Riga gecelerine.Mekan olarak Ampir, theClub, Scandal, Pussy, Essential, Sky Bar tavsiyelerimdir. Bunların her biri ayrı konsepte gayet eğlenebileceğiniz mekanlar fakat ara sıra salaş mekanlara uğramayı da ihmal etmeyin eğer şansınız varsa unutamayacağınız hoş bir atmosferle karşılaşabilirsiniz bu küçük mekanlarda.

22 numaralı otobüs hattı havaalanı - şehir merkezi hattı unutmayalım.
Müzeleri gezelim.
Oldtown'da takılalım.
Ortaçağ restoranlarında yemek yiyelim.

www.1188.lv bölgenin otobüs hat ve saatleri için güzel bir site.
www.draugiem.lv ülkenin en populer sosyal arkadaşlık sitesi.

Uçmak isteyenler için,
www.airbaltic.com
www.wizzair.com
www.ryanair.com

Ya da bekleyin Interbus bir gün bu şehre de uğrayacaktır.